9.5.08

Çan Örümceklerinin Dalma Tekniği



Asya ve Avrupa'nın ılık bölgelerinde yaşayan su örümcekleri, hayatlarının büyük bir kısmını su altında geçirirler. Çünkü bu örümcekler yuvalarını suyun içine yaparlar.

Yuvanın inşası için örümcek ilk olarak su bitkilerinin saplarının veya yapraklarının arasına ağlarla bir platform yapar. Bu platformu, ipek iplikçiklerle etraftaki bitki saplarına tutturur. Bu iplikçikler, örümceğe hem evinin yolunu gösteren bir işaret, hem platformu sabitleyen bir bağ, hem de avın yaklaştığını bildiren bir radar görevi görür.

Platform oluşturulduktan sonra örümcek, platformun altına ayaklarını ve gövdesini kullanarak hava kabarcıkları taşır. Böylece ağ yukarıya doğru şişer ve hava ilave edildikçe bir çan biçimini alır. İşte bu çan, örümceğin su altında olduğu sürece içinde barınacağı yuvasıdır.

Örümcek gündüzleri yuvasının içinde bekler. Yakınından herhangi küçük bir hayvan, özellikle bir böcek ya da larva geçtiğinde, dışarı fırlayarak onu yakalar ve yemek için yuvasına götürür. Suyun yüzeyine düşen bir böcek, titreşimlere neden olur. Bu titreşimleri alan örümcek yukarı çıkar ve böceği alıp suyun altına taşır. Örümcek su yüzeyini adeta bir ağ gibi kullanmaktadır. Suya düşen böcek, ağa takılan diğer avlardan farksızdır.

Kış yaklaştığında ise örümcek donmamak için kendisini koruyacak önlemler almak zorundadır. Bu nedenle kışın yaklaşmasıyla birlikte su örümceği, gölcükte daha aşağılara iner. Bu sefer de kış için bir çan örerek içini havayla doldurur. Bazı örümceklerse dipte duran boş bir su salyangozu kabuğuna yerleşir. Çanın içinde hiç kıpırdamaz ve kış boyunca hemen hemen hiç enerji harcamazlar. Bunun nedeni fazla enerji kaybetmemek ve oksijen ihtiyacını ortadan kaldırmaktır. Bu önlem sayesinde yuvaya taşınan hava kabarcığındaki oksijen örümceğe kışı geçireceği 4-5 ay boyunca yeter.

Görüldüğü gibi, su örümceğinin oluşturduğu kabarcık ve avlanma şekli bir örümceğin suda yaşayabilmesi için en ideal şekilde tasarlanmıştır. Tesadüflerle karada yaşayan bir canlının suda yaşayacak bir yöntem bulması kuşkusuz imkansızdır. Bu canlı eğer suda yaşayacak özelliklere sahip değilse suya ilk girdiği anda ölecektir, tesadüf ya da başka bir şey bekleyecek kadar zamanı olmayacaktır. Dolayısıyla kara canlısı olmasına ve bu özellikleri taşımasına rağmen rahatlıkla suda yaşayabilen bir canlı bu özelliğine ortaya çıktığı ilk andan itibaren sahiptir. Yani canlı tüm bu özellikleri ile birlikte Allah tarafından bir anda yaratılmıştır.

Allah su örümceklerinde olduğu gibi benzeri olmayan örnekler yaratarak, sonsuz ilmini ve hikmetini bizlere tanıtmaktadır.

Kör Termitlerin Gökdelenleri

Kör işçilerin Empire State büyüklüğünde bir bina inşa etmeleri mümkün müdür? İnsanlar için böyle bir şey söz konusu olamaz. Ama kör termitler hayatları boyunca kendi boyutlarına göre Empire State yüksekliğinde yuvalar inşa ederler.

Termitlerin yaptıkları devasa yuvaları insanların yaptıkları binalar ile kıyaslamadan önce termitleri genel olarak tanıtmakta fayda vardır. Termitlerin bilinen en önemli özelliklerinden biri, insanların bile kolaylıkla yıkamayacakları sağlamlıkta yuvalar yapmalarıdır. Her tür, kendi ihtiyacı olan özelliklere göre farklı tiplerde yuvalar inşa eder. Kimi yakıcı sıcaklardan korunmasını sağlayacak yuvalar yaparken başka bir tür ise yağmurlardan korunacağı yuvalar inşa eder. Bu yuvalar ağaç içlerinde bulundukları gibi çoğunlukla da toprağın üstünde ve altında da yer alırlar.

Bir termit yuvası açıldığında süngerimsi bir görüntüyle karşılaşılır. Yuva yaklaşık 2,5 cm genişliğinde ya da daha dar sayısız hücrelerden oluşur. Bu hücreleri birbirlerine ancak termitlerin geçebileceği büyüklükte dar delikler bağlar. Termitlerin bu harika binaları yaparken kullandıkları hammaddeyse sadece toprak, kendi salgıları ve atıklarından ibarettir. Böylesine basit bir malzemeyle, bazıları ancak dinamitle yıkılabilecek kadar sağlam olan, üstelik içinde labirentler, havalandırma sistemleri ve kanallar gibi detaylı sistemler bulunan yuvalar yaparlar.

Görünüş olarak kuleye benzeyen ihtişamlı yuvaları yapan termitlerin asıl mucizevi özellikleri ise, daha önce de bahsettiğimiz gibi, kör olmalarıdır. Bu son derece şaşırtıcı bir durumdur. Termitler ne yaptıkları tünelleri, ne kullandıkları malzemeyi, ne bu malzemeyle yaptıkları topakları, ne de yükselttikleri odacıkları görebilirler.

Termitlerle insanların yaptıkları yapılar karşılaştırıldığında yaptıkları işin olağanüstülüğü daha net şekilde ortaya çıkmaktadır. İşte bu nedenle termitlerin yapmış olduğu gökdelenleri daha iyi değerlendirebilmek için Amerika'da bulunan Empire State binası iyi bir kıyas imkanı oluşturmaktadır. Bu binanın uzunluğu 443 metredir. Termitlerse 1-2 cm ebatlarında olan böceklerdir. Bu küçük cüsselerine rağmen 7 metre yüksekliğinde devasa yuvalar yaparlar. Eğer termitlerin insanlarla aynı boyda olsalardı, yaptıkları yuvalar da Empire State binasının şu anki uzunluğundan 4 kat daha yüksek olurdu. İnsanların yapamadığı bu muazzam işlemi kör termitler milyonlarca senedir, var oldukları andan itibaren yapmaktadırlar.8

Termitleri bütün özellikleri ile birlikte yaratan Allah'tır. Kör termitlere yaptırdığı ihtişamlı yapılarla alemlerin Rabbi olan Allah bize sonsuz kudretini ve ilmini tanıtmaktadır.

Allah herşeyin yaratıcısıdır. O herşey üzerinde vekildir.
(Zümer Suresi, 62)

Duvar Ustası Arıların Becerileri




Duvarcı arılar, arı türleri içinde yuva yapımında gösterdikleri özen ile dikkat çeken canlılardır. Yuva kurmak isteyen dişi arı uygun bir yer bulduktan sonra ilk olarak bu yeri temizler. Fakat yuvayı yapabilmesi için öncelikle bir çamur kaynağı bulması gerekmektedir. Eğer dişi arı çamur bulamazsa bir miktar ince toprak bulur ve bunu salyası ile karıştırarak yumuşak kıvamlı bir çamur haline getirir.

Duvarcı arı yuva yapımına bir parça çamuru çenesiyle yerden kazıyarak başlar. Bacaklarının arasında tuttuğu bu çamuru küçük bir topak haline getirir ve ara sıra çamur ekleyerek adeta bir kalıp yapar. Daha sonra dişi arı çamuru alt çenesiyle tutarak yuvaya geri döner.

Çamurla birlikte yuva yapacağı yere gelen arı işe rastgele başlamaz. Duvarcı arıların tünelimsi yuvalarını yaparken izledikleri belirli bir plan vardır. Bu plana uygun olarak; duvarcı arı hazırladığı ilk çamur topağını tünelin kapalı ucunu oluşturacak olan ilk hücrenin arka bölmesini inşa etmek için kullanır. Daha sonra parça parça getirdiği çamur topaklarıyla bölmenin inşasını tamamlar. Bundan sonraki aşama duvarcı arının bitmiş bölmeye yiyecek getirmesidir.

Hücrenin yapımının tamamlanmasıyla birlikte duvarcı arı burada depolamak üzere yiyecek toplamaya başlar. İlk turda yuvanın arka bölümüne polen depolar. Sonraki her turda bir önceki yolculuğunda getirdiği polenin üzerine, çenesini kullanarak kalın bir macun haline getirdiği baldan bırakır. Bu şekilde bırakacağı yumurta için ilk hazırlıkları tamamlamış olur.

Arı polen yükünü yuvaya bırakır bırakmaz hemen yumurtlamaya başlar. Yumurtladıktan sonra dişi arı daha önceden işaretlemiş olduğu diğer çamur bölmenin duvarlarını inşa etmeye başlar. Arı, belirli bir sıra izleyerek hücre inşa işlemini ve yumurtlamayı, yuvayı oluşturan hücreler bir dizi halini alıncaya kadar devam ettirir. Hücrelerin yapısı standarttır. Her hücre yiyecekle birlikte bir yumurta içerir ve komşu hücreden de bir çamur bölme ile ayrılır.

En son hücre de tamamlanıp kapatıldıktan sonra dişi arı bir boşluk bırakır ve bu boşluğu da son olarak bir tıkaç ile kapatır. Bu tıkaç yuvanın önüne başka canlıların yuva yaparak yavruların çıkışını engellemelerine olanak vermeyecek özelliktedir.

Yuva yapımının her aşamasında görüldüğü gibi, duvarcı arıların yaptıkları tüm hareketlerde çok açık bir akıl ve bilinç vardır. Allah bir ayetinde balarılarının kendi ilhamı ile hareket eden canlılar olduklarını bildirmektedir. Yalnızca balarıları değil, evrendeki tüm canlılar Allah'ın ilhamı ile hareket ederler. Allah üstün güç sahibi, herşeyin hakimidir.

Kelebekten Bilgisayarlara Çözüm

Günümüzde bilgisayarlar hayatımızın her anına girmiş durumdalar. Evimizde, işyerlerimizde hatta arabalarımızda... Günün yirmi dört saatini bilgisayarların başında geçirebiliyoruz. Bu kadar yoğun kullanıma sahip olan bilgisayarlardaki teknoloji de her geçen gün büyük bir hızla gelişiyor. Yaşam standartlarının yükselmesi bilgisayarların işlem hızının da aynı hızda gelişmesini gerektiriyor. Böylece bilgisayarlar gün geçtikçe daha da hızlanıyorlar. Yeni çıkan modeller baş döndürücü hızlara rahatlıkla ulaşabiliyor. Bilgisayarların işlem hızını belirleyen çiplerin daha hızlı olması, daha fazla işlemi daha kısa sürede yapabilmesi anlamına geliyor. Ancak bu çipler hızlandıkça daha fazla elektrik kullanılmasına sebep oluyor ve bu hızlı işlemlerin sonucunda çip aşırı derecede ısınıyor. Bilgisayar çipinin erimemesi için ise soğutulması şart. Ancak mevcut pervane fanlar, son model çipleri soğutmaya artık yeterli olamıyor. Bu ısınma problemine yeni çözüm arayışları içindeki çip tasarımcıları sonunda doğadan hazır bir çözüm bulduklarını açıkladılar. Bilim dergisi Mercek'te bu çözüm şöyle aktarılıyor:

"Kelebek kanatları, tasarımlarında mükemmel bir yapıyı da beraberlerinde taşıyor. Tufts Üniversitesi'nde yapılan araştırma, kelebeğin kanatlarında bir soğutma sistemi olduğunu ortaya çıkardı. Bu soğutma sisteminin bilgisayar çiplerinin mevcut soğutma sistemi ile karşılatırıldığında çok daha yüksek bir performansa sahip olduğu ifade ediliyor. Bu konu ile ilgili olarak, Amerikan Ulusal Bilim Kurumu'ndan, makine mühendisi Prof. Dr. Peter Wong'un başkanlığında bir araştırma ekibi kurulmuştur.

Kelebekler soğuk kanlı canlılar oldukları için vücut ısılarını en verimli şekilde, devamlı olarak düzenlemek zorundadırlar. Bu çok büyük bir problemdir. Çünkü uçarken sürtünme ile büyük miktarda ısı oluşacaktır. Bu ısının acil olarak soğutulması gerekmektedir. Aksi halde kelebeğin hayatını sürdürebilmesi mümkün olmayacaktır. Çözüm ise, kanın kanatlardaki çok ince film benzeri dokuların içinden geçirilmesi ile sağlanır. Böylece vücutta oluşan ısı giderilmiş olur."

Bu yeni soğutma tekniğinin, Intel ve Motorola gibi çip üreticilerinin hizmetine 2 yıl içinde girmesi planlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki kelebeklerdeki bu eşsiz tasarım, ilk ortaya çıktıkları andan beri vardır. Aksi durumda kelebeklerin yaşaması mümkün değildir. Kelebek kanatlarının böyle kusursuz bir çözümle birlikte yaratılmış olması, onları yaratan güç sahibinin aklını bizlere tanıtır. Bu güç Allah'a aittir. Allah herşeyin hakimi ve güçlü olandır.

3.5.08

Karıncanın Sinir Sistemi

Küçücük bir karınca yaklaşık 500.000 sinir hücresine sahip büyük bir iman hakikatidir. Neredeyse tüm amacı besin toplayarak yaşamını devam ettirmek olan böyle bir canlıda bile Allah, kompleks yapısı ve üstün iletişim sistemi ile mucizevi bir sinir ağı var etmiştir.

Bu olağanüstü sistem sayesinde karıncalar oldukça değişik iletişim yöntemleri kullanabilirler. Avlarını bulmaktan birbirlerini takip etmeye, yuvalarını kurmaktan düşmanlarıyla savaşmaya kadar birçok faaliyeti sahip oldukları bu özel sinir ağının vesilesiyle gerçekleştirebilirler. Allah'ın kendilerine sunmuş olduğu üstün donanım sayesinde hiç bir yardıma ihtiyaç duymadan mükemmel şekilde hayatlarını sürdürebilirler.

Oysa bir karıncanın, sahip olduğu 500.000 sinir hücresinden haberi bile yoktur. Bir karıncanın yaşaması için bu kapsamlı donanımı ne bir insan ona sağlayabilir, ne bilim adamları, ne de tesadüfi olaylar... Darwin'in öngördüğü tesadüfi mutasyonlar, tek bir karıncadaki bu muhteşem sistemin tek bir hücresini bile ortaya çıkaramazlar. Tesadüfler, bir canlının nereden ne hissetmesi gerektiğini bilemez, buna göre yepyeni bir vücut sistemi meydana getiremezler. Evrimcilerin öne sürdükleri evrim mekanizmaları, söz konusu mevcut kompleks sisteme yalnızca zarar getirirler. Bu özel sistemin sebebinin, bilinçsiz tesadüfler olması mümkün değildir.

Karıncalar, kendi bedenlerindeki kapsamlı sinir ağına yaratıldıkları andan itibaren sahiptirler. Çünkü her canlı gibi onlar da, her incelikte ve her olayda büyüklüğünü gösteren Rabbimiz'in eseridir ve her an O'nun kontrolündedirler. Tüm varlıklara can veren, onları dirilten ve yaşatan Muhyi olan Allah'tır ve Yüce sanatı, tek bir karıncada bile en mükemmel şekli ile sergilenmiştir.

Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir Ay var eden (Allah) ne Yücedir. O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için. (Furkan Suresi, 61-62)

Bakterilerdeki Detaylar

Bakteriler olmadan yeryüzünde canlılığın sürmesi mümkün değildir. Toprağa atıp, çürüyüp ufalanacağından emin olduğumuz tüm atıklar, bakterilerin faaliyetleri sonucunda yok olurlar. Onlar, yeryüzündeki tüm atık maddeleri işlenebilir ve yeniden kullanılabilir hale getirirler. Ölü bir madde, onların vesilesiyle çürür. Bakteriler, bu maddenin her parçasını küçük minerallere ayrıştırır ve bunların besin olarak canlılara sunulmasını sağlarlar. Suyumuzu onlar arıtır, topraklarımızın verimini onlar artırırlar. Bedenimizde de önemli işler bakteriler tarafından gerçekleştirilir. Bakteriler, bağırsaklarımızdaki vitaminleri sentezler, yediklerimizi yararlı şekerlere ve polisakkaritlere (bir karbonhidrat grubu) dönüştürürler. Yemeklerle aldığımız yabancı mikroplara karşı savaşı da gerçekleştirirler.

Yeryüzü için büyük öneme sahip azot döngüsü, tümüyle bakterilere bağımlıdır. Bakteriler havadan nitrojeni (azot) alır ve onu yapı taşlarımız olan nükleotidlere ve aminoasitlere dönüştürürler. Bu, yeryüzünde, insan da dahil başka hiçbir canlının gerçekleştiremeyeceği gerçek anlamda hayranlık uyandırıcı bir işlemdir. Bakteriler, endüstriyel yöntemlerle 5000C'de ve normalin 300 katı kadar basınç altında gerçekleştirilebilecek bir işlemi, saniyeler içinde sorunsuz olarak yerine getirmektedirler.

Bunlardan çok daha önemlisi, bakteriler bize soluduğumuz oksijeni sunarlar. Dünyamızın solunabilir oksijeninin büyük bir kısmı fotosentez yöntemi ile mikoorganizmalar tarafından sağlanmaktadır. Siyanobakteriler, algler ve denizleri dolduran diğer minik organizmalar havaya her sene yaklaşık 150 milyar kg oksijen salarlar. 1

Dünya'da yaşamın varlığına vesile olan sayısız sebepten sadece bir tanesi olan bakteriler, Darwin'in evrim teorisini tümüyle ortadan kaldırmıştır. Darwin bu canlıların ilkel olduklarını varsaymış ve tüm teorisini bu varsayım üzerine şekillendirmiştir. Ancak 21. yüzyıl bilimi bu canlıların hiç de ilkel olmadıklarını tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Sahip oldukları özellikler ve gerçekleştirdikleri harikalar, tesadüflerle asla oluşamayacak mükemmel varlıklar olduklarını gösterir. Bir bakteri, kendi kendine oluşamayacak, kendi kendine söz konusu yetenekleri edinemeyecek kadar komplekstir ve evrim teorisi tek bir bakterinin sözde tesadüfen ortaya çıkışını hiçbir şekilde açıklayamamaktadır.

Tüm bunlar, müthiş komplekslikleri, mükemmel yapıları, kusursuz işlemleri gerçekleştirme yeteneğini birarada yaratıp yeryüzünün her yanında var eden Allah'ın sanatının tecellileridir. Bu örnekle Allah, "en basit" yakıştırmasının yapıldığı en küçük tek hücreli canlının bile ne derece kompleks ve üstün özelliklere sahip olabileceğinin delillerini sunmuştur. Allah, insana, tek hücreli bir canlıya muhtaç yaşadığını hatırlatmıştır. Bundan öğüt alanlar, Allah'ın rızası ve cenneti için çabalayanlar ve Allah'ı gereği gibi takdir edenler olacaktır. Çünkü Allah, yerde ve gökte olanları boşuna yaratmamış, onlarda, her insanın öğüt alıp Allah'a yönelmesi için deliller kılmıştır.

Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (Enam Suresi, 59)

1. Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi, Bill Bryson, Boyner Yayınları, 2003, sf. 264