22.7.09

Yaratılış Harikaları Ayaklar


Kızgın kumlara özel, suda yürümeye elverişli, avlanma ve avını taşıma imkanı veren, tavanda yürümeyi sağlayan çeşit çeşit ayaklar... Canlıların ayaklarındaki kusursuz yapı, Rabbimiz’in üstün yaratma sanatını gözler önüne seriyor.

Canlıların bedenlerinde mükemmel yapılar vardır. Tek bir özelliklerini, örneğin ayaklarını ele aldığımızda dahi yapılarındaki olağanüstülük açıkça görülmektedir. Her canlı türünün tam da ihtiyacına yönelik bir ayağa sahip olduğunu hiç düşündünüz mü? Bir kartalın güçlü pençeli ayaklara, bir ördeğin perdeli ayaklara ya da bir insanın tüm vücut ağırlığını taşıyan mükemmel ayaklara sahip olduğunu...

Kainatın her noktasında olduğu gibi canlıların ayaklarındaki kusursuz yapı da bizlere, onları sahip oldukları mükemmel özelliklerle birlikte yaratan Yüce Rabbimiz’in üstün yaratma sanatını göstermektedirler.

Kuşların Ayakları

Ayak bir kuş için en önemli organlardan biridir. Kuşlar ayaklarını farklı işler için kullanırlar. Bir kuşun ayak yapısı tıpkı gagası gibi yaşam ve beslenme şekli hakkında ipuçları verir. Kendi etrafında 360 derece kıvrılabilen parmakları sayesinde birçok kuş bir dalın üzerinde rahatça durabilir. Ayrıca koşmak, havalanmak, yere inmek ya da avlanmak için farklı kuş türleri farklı ayaklara sahiptirler.

Yırtıcı kuşların ayakları genel olarak önde üç parmak ve arkada daha kısa bir parmak olacak şekildedir.

Kartallar güçlü ve kancalı ayak yapılarıyla avlanır, avlarını uzaklara taşıyabilirler. Balık Kartalı’nın ayağıysa yakaladığı balığın kaçmasını engelleyecek şekilde pullarla kaplıdır.

Deve Kuşları düşmanlarından kaçmak için koşan canlılardır ve ayakları buna göre daha geniş ve ağır yapılıdır.

Sekreter Kuşları daha çok yılanla beslenirler ve çok ilgi çekici bir yöntemle avlanırlar. Bir yılanla karşılaşan sekreter kuşu gagasını kullanmadan ayak pençeleriyle saldırır ve avını pençe vuruşlarıyla öldürmeye çalışır. Sekreter kuşunun pençelerinin yüzeyi çok az damarlı olduğu için yılan ısırsa bile, kuş zarar görmez.

Suda Yürümeye Yarayan Ayaklar

Su üstünde yürümek insanlar için imkansızdır. Oysa pek çok canlı, Yüce Allah'ın onlara verdiği özel vücut yapıları sayesinde bu işi rahatlıkla başarabilir. Örneğin gölcük kayakçısı denen bir böcek türü uzun, ince bacaklarını yayarak suyun üzerinde yürür. Böceğin ayakları suyu iterken, yüzeyde küçük bir çukur oluşur. Bu şekilde böcek oldukça geniş bir alana vücut ağırlığını yaymış olur. Yapılan gözlemler ve incelemeler sonucunda gölcük kayakçısının ayaklarının, su yüzeyi tabakasını kırmadığı anlaşılmıştır. Yani böceğin ayakları suyun içine girmemektedir. Gölcük kayakçısı bu sayede diğer canlılardan farklı olarak su üstünde yürümeyi başarabilmektedir.

Kızgın Kumlara Özel Ayaklar

Deveyi "özel bir canlı" yapan, en ağır şartlardan bile etkilenmeyen vücut yapısıdır. Bu öyle bir vücuttur ki açlık ve susuzluğa günlerce dayanır, sırtında yüzlerce kilo ağırlıkla kilometrelerce yol kat edebilir. Çöllerde yaşayan develerin ayakları kızgın kumlara göre özel olarak yaratılmıştır. Deve kalın ayak tabanları sayesinde sıcaklıktan hiç etkilenmeden kızgın kumlarda rahatça yürüyebilir. Ayrıca devenin bacaklarına oranla son derece büyük olan ayakları da özel olarak yaratılmış, hayvanın kuma batmadan yürüyebilmesi için genişletilip yayılmıştır."Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı?...”(Gaşiye Suresi, 17) ayeti, bu olağanüstü hayvanın var oluşunu en iyi biçimde açıklamaktadır. Deve de, tüm varlıklar gibi yaratılmış, ihtiyacı olan özelliklerle bezenmiş ve Yüce Rabbimiz’in yaratmadaki üstünlüğünün bir işareti olarak yeryüzüne yerleştirilmiştir.

Hızlı Yüzüşün Sırrı: Perdeli Ayaklar

Ördekler ve kuğular perdeli, palet benzeri ayak yapılarıyla suda hızla yol alabilen yüzücü kuşlardır. Bu hayvanların iyi yüzmelerinin nedenlerinden biri ayak parmaklarının arasındaki ağlardır. Ayaklarını geriye doğru çektiklerinde kendilerini daha kuvvetlice ileri itmek için parmaklarını maksimum seviyede açarlar, öne çektiklerindeyse suyun yaptığı baskıyı azaltmak için parmaklarını bir araya toplarlar. Bu önemli özellik ördek yavrularında doğdukları ilk andan itibaren vardır. Ördekleri de yaşamaları için gerekli olan bütün özelliklerle birlikte yaratan herşeyi bilen Allah'tır. Bir Kuran ayetinde Allah'ın tüm canlılar üzerindeki mutlak kontrol ve hakimiyeti şöyle haber verilir:

“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir.” (Hud Suresi, 56)

Tavanda Yürümeye Yarayan Ayaklar

Geko bir kertenkele türüdür. Bu sürüngenin çok özel bir ayak yapısı vardır. Hayvan bir tek parmağı ile bir yüzeye asılı kalabilir veya camdan bir tavanda, baş aşağı yürüyebilir. Gekonun parmak uçları "setae" adı verilen özel bir doku ile kaplıdır. Bu dokuda kıl benzeri uzantılar yer alır ve bu uzantıların uçları da yüzlerce mikroskobik uca ayrılmaktadır. Her bir ucun kalınlığı milimetrenin beş binde biri kadardır. Gekonun ayağındaki milyonlarca mikroskobik uç, değdikleri yüzeydeki atomların çekim kuvvetini kullanarak o yüzeye bir tutkal gibi yapışır. Bu durum kuantum fiziğinde Van Der Waals kuvveti olarak adlandırılmaktadır. Milyonlarca yıldır var olan bir sürüngenin ancak son yüzyılda keşfedilen atomu ve onun çekim gücünü bilmesi, kendisini onu kullanabilecek sistemler ile donatması imkansızdır. Hiç şüphesiz atomu ve onun özelliklerini kullanan bu hayvanı kusursuz olarak yaratan Allah’tır.

Sineklerin minik pençelerinin yanı sıra, ayaklarının altında özel, yapışkan bir yastık bulunur. Bunlara 'pulvillus' adı verilir. Bu yastıkların üzeri çok küçük tüylerle kaplıdır. Sineklerin ayaklarından yapışkanlı bir sıvı salgılanır ve bu salgı yapıştırıcı vazifesi görür.

Peki çok hafif olan sinekler tavana yapışmak için bir yapıştırıcıya ihtiyaç duyarken, daha ağır olan geko gibi hayvanlar niçin bir yapıştırıcıya ihtiyaç duymazlar? Neden onların ayaklarında farklı özellikler vardır? Ayrıca sinek bir yüzeye konduktan sonra, bu yüzeyden kendini hızla uzaklaştıracak dozda yapışkanı ayarlamayı nasıl başarır? Elbette tüm bu detayları hiçbir akla sahip olmayan bu canlıların hesaplamaları ve oluşturmaları imkansızdır. Onları sahip oldukları mükemmel özelliklerle birlikte yaratan sonsuz ilim sahibi Yüce Allah’tır. Allah bu üstün yaratma sanatını bir ayette şöyle haber verir:

“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Mükemmel Bir Yaratılış Delili: İnsan Ayağı

İnsan ayağı, mekanik fonksiyonların kolaylaştırılması için yaratılmış çok özel bir yapıya sahiptir. Ayak tabanındaki kavisli şekil, vücut ağırlığına karşı kemiklere destek verecek özelliğe sahiptir. Yürüme esnasında ayağımız önce topuk olarak yerle temasa geçer, temasın sonuna doğru parmak ucunda yükseliriz. Bunun yapılabilmesinde ayak parmaklarına bilhassa da ayak baş parmağına büyük iş düşmektedir.

Gün boyu ayaklarımızın üzerinde dururuz ancak bu basınca rağmen ayaklarımızın altındaki hassas dokular, sinirler ve incecik damarlar zedelenmez. Çünkü ayak tabanı vücut ağırlığının olumsuz etkisini yok eden, basıncın eşit şekilde dağılmasını sağlayacak yastığa benzer özel bir yapıya sahiptir. Çok açıktır ki Allah'ın yaratma sanatı kusursuz ve benzersizdir. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:

"İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur. Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır." (Secde Suresi, 6-7)

Sonuç

Bütün bu bilgiler ışığında düşünelim: Birbirinden tamamen farklı yapıları olan ve hayatlarını sürdürmek için farklı ihtiyaçları olan bu canlıların, muhteşem özelliklerdeki ayaklarını kendilerinin tasarlamış olmaları mümkün müdür? Ya bu kadar kusursuz organların bir gün tesadüfen oluşmuş olmaları? Elbette hayır. Peki bu benzersiz yaratılış delilleri nasıl ortaya çıkmıştır? Nasıl olup da bir kertenkele tavanda baş aşağı durabilecek, bir deve kızgın kumlarda günlerce yürüyebilecek ya da bir böcek suda yürüyebilecek ayaklara sahip olmuştur? Canlıların vücutlarına bu karmaşık sistemleri kim yerleştirmiştir?

Canlıların vücutlarında bulunan bu üstün özellikler tek bir gerçeği bize gösterir. Bu canlılar ancak üstün bir akıl, benzersiz bir ilimle var olmuşlardır. İşte bu sonsuz ilim bütün canlıları yoktan var eden, hayatlarını sürdürmeleri için onlara ihtiyaç duydukları özellikleri bahşeden Yüce Rabbimiz’e aittir. Allah, her şeyi sarıp kuşatan olduğunu bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:

“Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi sarıp-kuşattığını bilip-öğrenmeniz için.” (Talak Suresi,12)

Yaratılış Hakikatleri: Elektriği Hissedebilen Canlılar


Canlıların ısı dışında elektrik de yayma özellikleri vardır. Bir canlıya yaklaştığınızda yaydığı elektriği fark edebilmeniz zordur, çünkü hava yalıtkandır. Söz konusu elektriğin hissedilebilmesi için iletken bir ortam ve bunu fark edebilecek özel bir donanım gerekmektedir. Doğal iletken olan su ve suda yaşayıp vücuttaki elektrik akımından faydalanan bazı canlılar buna bir örnektir.

Suyun içinde elektriği hissedebilen ve bu hisse göre hareket edebilen bir canlı çok etkili bir duyuya sahip olmuş olur. Köpek balıkları, bu önemli avantaja sahiptirler. Sudaki tüm titreşimleri, suyun ısısındaki değişimleri, tuzluluk oranını ve özellikle de hareket halindeki canlıların yol açtığı elektrik alanındaki küçük değişiklikleri bile hissedebilirler. (
www.bilgilerdunyasi.net)

Köpekbalıklarının vücutlarında, içi jöle dolu çok sayıda oluk mevcuttur. "Lorenzini ampulleri" olarak adlandırılan bu özel organlar, mükemmel birer elektrik algılayıcısıdır. Köpek balıkları ve vatozlar bu algılayıcılarını kullanarak avlarını bulurlar. Öyle ki köpek balıkları, bir voltun 20 milyarda biri büyüklüğündeki akımları bile hissedebilirler. Bu muazzam bir güçtür. Evlerde bulunan kalem pilleri düşünün. Sadece 1.5 voltluk olan bu pillerden iki tanesini denizin içinde birbirinden 3000 kilometre uzağa koyduğumuzda köpek balıkları bu pillerin yaydığı akımı hissedeceklerdir. (John Downer, Supernature, The Unseen Powers of Animals, Published by BBC Worldwide Ltd., London 1999, s. 17)

Bir canlının, yaşadığı ortama uygun ve kendisi için hayati olan son derece özel bir sistemle donatılması, ancak onu var eden, ihtiyaçlarını ve bulunduğu ortamı bilen ve tüm bunları bir canlıda yaratmaya kadir olan Yüce Kudret'in dilemesi ile mümkündür. Bu üstün Gücün sahibi, Alim ve Aziz olan Allah'tır.

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)

10.7.09

Timsah Kapan Kaplumbağa

Bu kaplumbağa dünyadaki en büyük tatlı su kaplumbağalarındandır. Zımbalı kabuğu, gaga benzeri ağzı ve kalın ölçekli kuyruğu ile bu tür çoğu zaman kaplumbağa dünyasının dinozoru olarak da adlandırılır.

Genelde nehirlerde, kanallarda ve Güneydoğu Amerika’nın göllerinde rastlanan bu timsah kapanlar 50 ile 100 yaşına kadar yaşayabilirler. Erkeklerin dış kabuklarının kalınlığı 66 cm ve ağırlığı 80 kg kadardır; ancak 100 kg’ın üzerine bile çıkabilirler. Dişileri ise oldukça küçüktür (23 kg kadar).

Timsah kapanlar zamanlarının çoğunu suda geçirirler; tek istisna dişilerin kıyıdan 50 m içeride yuva yapmak için karaya çıkmalarıdır. Daldıkları zaman 40-50 dakika boyunca suyun altında kalabilirler. Timsah kapan kaplumbağa avlanırken değişik bir tuzak kullanır; dili aynen bir solucanı andıran kırmızı renkli bir et parçasını destekler. Bu et parçası ile hareketsiz bir şekilde suyun üzerinde durduğu zaman meraklı balıkları ve kurbağaları yakalayabileceği kadar yakınına çekebilir.

Yetişkin timsah kapanların insanlar dışında başka bir avcıları yoktur. İnsanlar tarafından egzotik oldukları için ve kabukları için avlanırlar.

Albatroslar

Albatroslar tüm kuşlar arasında en uzun kanat boyuna sahip olanlardır. Bir albatrosun kanatları 3.4 metre uzunluğa kadar ulaşabilir. Bu geniş ve uzun kanatları sayesinde okyanus üzerinde esen rüzgarlarda sörf yapabilir ve saatler boyunca hiç kanat çırpmadan havada kalabilir ve saatte 40 km hızla uçabilirler. Aynı zamanda deniz yüzeyine yakın bir şekilde de uçabilirler, ancak bu şekilde uçmak onları deniz canlıları için kolay bir av yapar. Diğer bir takım deniz kuşları gibi albatroslar da deniz suyu içerler.

Yaklaşık 50 sene yaşayabilirler. Oldukça uzun ömürlü olan bu deniz kuşlarına karada sıkça rastlayamazsınız; sadece yavrulayacakları zaman karaya inerler. Karaya indikleri bu nadir zamanlarda da büyük koloniler şeklinde ve ıssız adalarda olmayı tercih ederler. Tek bir yumurta yumurtlarlar ve dişi-erkek olarak yumurtaya sırayla bakarlar. Genç albatroslar cinslerine gore 3-10 ay içerisinde uçabilecek duruma ulaşırlar ve kendileri çiftleşmeye hazır olana kadar, yani yaklaşık 5-10 sene boyunca bir daha karaya adım atmazlar.

Adélie penguenleri


Adélie penguenleri Antartika’da oldukça ufak sahil adalarında yaşarlar. Kış mevsimini Antartika buzullarını çevreleyen denizlerde geçirirler.

Adélie penguenleri karides benzeri suda yaşayan küçük yaratıklarla, balık ve kalamarla beslenirler. Avlarını bulmak için 175 metre derinliklere kadar dalabilirler ancak genellikle daha sığ sularda (yarısı kadar derinlikte olan) beslenirler.

Diğer penguenler gibi becerikli ve verimli yüzücülerdir. Bir öğle yemeği için yaklaşık 300 kilometre yolu çok rahat katedebilirler.

Bahar çiftleşme döneminde, binlerce penguenden oluşan geniş bir grup olarak Antartikanın kayalıklı sahil kıyısına yerleşirler. Karadayken yuvalarını inşa eder ve bu yuvaları küçük kaya parçalarıyla belirginleştirirler. Penguenlerin paytak yürüyüşüne sahip olsalar bile, yayan olarak uzun mesafeleri yürüyebilirler. Baharın ilk haftalarında, buzullar parçalanmadan once, yuvalarından açık sulara ulaşabilmek için 50 kilometre yürümeleri gerekir.

Erkek ve dişi Adélie penguenlerini birbirinden ayırt etmek imkansızdır. Dişi yumurtladıktan sonra (bir çift yumurtası vardır) sırayla yumurtaları sıcak tutmak ve korumak için kuluçkaya yatarlar. Eğer gıda bakımından sıkıntı varsa bir çift yavrudan sadece bir tanesi hayatta kalır. 3 hafta sonra ebeveynler yavruları yalnız başlarına bırakabilirler, ancak yavrular yine de güvende olmak için gruplar halinde dolaşırlar ve dinlenirler. Genç Adélie penguenleri dokuz hafta içinde kendi başlarına yüzmeye başlarlar.

Dişi ve erkek penguenlerin dayanışma ve iş bölümü içinde yumurtalarını ve yavrularını en zor koşulları göze alarak korumalarını, yavrularını bir an bile yalnız bırakmamalarını onlara Allah ilham etmektedir. Her canlıyı yoktan var eden, denetleyen, her an gözleyen ve her canlıya davranışını emreden, yerlerin, göklerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah'tır. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle haber vermektedir:

"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)